21 Ağustos 2014 Perşembe

Doç. Dr. Fahri TÜRK, Türk Kültür Dış Politikası

ESBA Dergisi, editörü Doç.Dr. Fahri Türk Hocamızın "Türk Kültür Dış Politikası" isimli kitabı Paradigma Akademi yayınlarından çıkmıştır.

15 Ağustos 2014 Cuma

SELAVİ

Selavi (işte hayat ya da hayat budur) Bilmem ilk hangi arkadaşımı gömdüm, kara toprağa. Alıştım farzet, ya da selavi demeyi öğrendim... Doğumla başlıyor aslında geri sayım, ne zamanı ne de yeri belli, istisnalar dışında. Mesela barikattaysan beklersin ölümü, ya da kanserin 4. evresindeysen bir hasta yatağında yüzleşirsin ve selavi dersin. "Ölüm" alışılmadıkta olur, "zamansızdır" mesela ya da vedayı sıkça sevmez. Aslında "her ölüm erken" derler ya gerçekten öyle midir? Zihnimde anlamsız sorular. Yaşama ve ölüme dair... Doğum-ölüm aslında döngüden ibaret. Ölüm, bir yanının toprakta kalmasıdır, yani SELAVİ'dir. Hangi filozof tanımlayabilmiş ölümü? Ne anlatsam bilmiyorum, sadece içimi döküyorum, yoksa ölüme isyan edicem. Sayısını unuttuğum kadar toprakta kaldı hayat... Kimi vedalı, kimisi vedasız. İyi ki anılarda toprakta kalmıyor... Yaşıyorsun bir şekilde, bir iz hatırlatır belki bir şarkının krık namesi. Ölsende yaşıyorsun bir süre... "Taş olsam erirdim, toprak oldum da dayandım, Demir olsaydım çürürdüm, toprak oldum da dayandım" der İnce Memed'te Yaşar Kemal ya da "Haziran da Ölmek Zor" diyor H.H. Korkmazgil... Aslında her ölümle toprakla bir parça tanışıyoruz... Ya da selavi... Rüzgarın sesini dinlemeden, yağmurun damlasını ya da göz yaşının değişeceği gibi her acı selavi...